Kapsam

  1. COST AKSİYONU KAPSAMINA UYGUNLUK
Arazi bozulması ve çölleşme, küresel, bölgesel ve yerel ölçeklerde en ciddi çevre sorunları arasında yer almaktadır (UNEP, 1992). Her iki kavramda özellikle kurak, yarı-kurak ve yarı-nemli alanlarda aktif olan küresel süreçler olmakla beraber iklim değişikliği ve insan faaliyetlerin de dahil olduğu faktörler tarafından son yıllarda artmıştır (Bakhshandehmehr vd., 2009; Kosmas vd.,  2013). Dünyada her yıl yaklaşık 5 ile 10 milyon ha tarım arazisinin ciddi bozulmalardan dolayı yok olduğu rapor edilmektedir (Gao ve Liu, 2010). Buna ilaveten, arazi bozulmasına neden olan faaliyetlerin hızla arttığı ve gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda daha ileri düzeyde artışların olacağı da beklenmektedir (Montanarella, 2007). Önemli bir çevresel felaket olan çölleşme, gerçekleştiği ülkelerde sosyal ve ekonomik problemlerin ortaya çıkmasının da ana nedenini oluşturmaktadır. Çölleşme ile Mücadele Konseyi (UNCCD) kapsamında BM arazi bozulmasını; biyolojik ve ekonomik üretkenliğin, toprak, bitki örtüsü ve diğer biyota gibi karasal ekosistemlerin kompleksliliğinin ve bu karasal ekosistemler içerisinde süre giden ekolojik, biyo jeokimyasal ve hidrolojik işlemlerin azalması veya yok olması olarak tanımlamaktadır (United Nations, 1994). Çölleşmeyi ise iklimdeki değişmeler ve insan aktivitelerini de içerisine alan çeşitli faktörlerin etkisi ile kurak ve yarı kurak ve yarı-yağışlı alanlarda görülen arazi bozulması şeklinde tanımlamıştır (UNCCD, 1994). Çölleşmeye neden olan şiddetli arazi bozulması işlemleri kurak iklim, zayıf toprak kalitesi ve sınırlı bitki örtüsünden dolayı tarımsal üretimin, doğal vejetasyonun ve insan refahının sınırlandırıldığı gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin yer aldığı bölgeleri olumsuz bir şekilde etkilemektedir (Middleton ve Thomas, 1997;Geist, 2005). Arazi bozulması ve çölleşme sorunları tek bir nedene dayandırılamayacak kadar karmaşık problemlerdir. Bununla birlikte, çölleşmenin sadece biyo fiziksel faktörlerin değişimi ile tatmin edici bir şekilde açıklanması mümkün değildir.  Çok çeşitli ve karmaşıklığa neden olan farklı tanımlamaların olmasının temel nedenin de bu karmaşıklığın olmasından ileri geldiği düşünülmektedir (Reynolds, 2001). Bu durum, problemin kantitatif olarak tahmin edilmesini de zorlaştırmaktadır. Zira altında yatan nedenleri tam olarak bilemediğiniz zaman çölleşmenin belirlenmesinde kullanılacak değişkenlerin kendilerinin veya setlerinin doğruluğu sorgulanacaktır.
Bu projenin konusu; Dicle havzasını temsil edecek şekilde seçilen çalışma alanında arazi bozulması ve çölleşmeye hassas alanların belirlenmesinde kullanılabilecek göstergelerinin belirlenmesi, göstergelerin tanımlanmasında kullanılacak parametrelerden oluşan minimum veri setlerinin oluşturuması ve çalışma alanında çölleşmeye hassas noktaların belirlenerek haritalanmasıdır.  Ayrıca proje sonrası dönemlerde çölleşme ile mücadelede önlem alınabilmesi ve çölleşme durumunun izlenmesi için  güncel veri tabanının oluşturulması projenin konusu içinde yer almaktadır. Türkiye’de arazi bozulmasının en önemli nedenlerinden biri arazilerin %81’ini etkileyen toprak erozyonudur. Tarih boyunca nüfus artışı ile birlikte şehirlerin gelişimi, yayılması ve tarımsal kullanımlar için ormanların tahrip edilmesi ve meraların bilinçsiz otlatılması şiddetli erozyonun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunun yanında, Orta Anadolu Platosu ve Güney Doğu Anadolu düzlüklerinde bulunan yer altı su kaynaklarının aşırı kullanımı arazilerde tuzun birikmesine, zamanla arazi bozulması ve hatta yer yer çölleşmelere neden olmuştur (Kapur vd., 2003). Projeninkapsam alanı, Dicle Havzasında Diyarbakır, Siirt ve Batman illerinin büyük bir kısmını içine alan yaklaşık 1.100.000 ha’lık çeşitli arazi kullanım türlerinin bulunduğu bir alandır. Çalışma alanında yıllık yağış miktarı 480 mm ile 692 mm arasında değişmekte olup alanda yarı kurak iklim görülmektedir (Anonim 2014a). Bu alanlarda toprak işlemenin yapıldığı tarım arazilerinin yanında, bağ ve bahçe ve önemli miktarda mera alanları yer almaktadır. Çalışma alanında, geleneksel tarım yöntemlerinin kullanımı, bilinçsiz sulama, aşırı otlatma, tarım arazilerinin kabiliyet sınıflarına uygun kullanılmaması vb. insan faktörleri yanısıra iklimsel değişimler dinamik toprak kalitesi üzerine olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu etkilerin belirlenmesi, değişkenliklerin nedenlerinin araştırılabilmesi ve tespit edilen problemler için çözüm önerilerinin oluşturulabilmesi çalışma sonunda elde edilecek veriler yardımı ile mümkün olacaktır. Proje önerisi; yarı-kurak iklim özelliklerine sahip olan Dicle Havzası için uygun kriter ve göstergelerin tespiti, kullanılacak değerlendirme ve izleme yöntemlerinin adaptasyonu ile arazi bozulması ve çölleşme açısından riskli alanların belirlenmesi, izlenmesi ve projenin sürekliliği açısından gerekli olan metodolojinin geliştirilmesini kapsamaktadır. Böylelikle arazi bozulması ve çölleşme süreçlerinin izlenmesine yönelik etkin bir izleme yönteminin oluşturulmasında toprak-iklim-topografya ve sosyal özelliklerin de dikkate alındığı bir takip sisteminin oluşturulması hedeflenmektedir. Çölleşme konusu oldukça güncel ve önemli bir problem olmasına rağmen, bir arazinin çölleşme durumunun ortaya konulması konusunda bir fikir birlikteliği bulunmamaktadır. Bugüne kadar birbirleri ile çelişen tanımlar, farklı değerlendirme metodolojileri ve tahmin yöntemleri geliştirilmiştir. Arazi bozulması ve çölleşmenin geniş ölçekte belirlenmesi  önündeki en önemli engel güvenilir ve erişebilir veri tabanlarının yetersizliğinden dolayı çölleşmenin sayısallaştırılmasının zorluğudur (Wessels vd., 2004). Bununla birlikte farklı ekolojilere kolaylıkla adapte edilebilecek ve yorumlanabilecek indikatörleri esas alan kolay anlaşılır, güncellenebilir, sistematik ve mekânsal olarak açık bir ölçüm/değerlendirme yöntemine de acil gereksinim duyulmaktadır (Veron vd., 2006). Zira, doğal kaynaklardaki bozulma gıda güvenliğini, uluslararası yardım programlarını, ulusal ekonomik gelişme ve ulusal kaynakların muhafaza stratejilerini etkilemektedir. Son 25 sene içerisinde uzaktan algılama teknolojisi ve ekosistem ekolojisi alanında gerçekleşen ilerlemeler tüm kurak ve yarı kurak bölgelerde çölleşmenin uygun spatial ölçeklerde belirlenmesine imkan tanıyacak şekilde gelişmiştir (Asner vd., 2003). Verstraete vd. (2011) arazi bozulması ve çölleşmenin günümüzde etkin bir şekilde belirlenmesi ve izlenmesini sınırlandıran etmenleri şu şekilde sıralamaktadırlar: Kurak alanların değerlendirilmesi ve karakterize edilerek anlaşılmasında veya bu bölgelerde uydu esaslı ürünlerin performanslarının değerlendirilmesinde yerinde gözlem ağlarının spatial yoğunlukları genellikle yetersizdir. Var olan veri genellikle kısa sürelidir veya zaman içerisinde kesiklik göstermektedir.Özellikle sosyal ve ekonomik değişkenler için var olan bilginin miktarı, tipi ve kalitesi yetersizdir.Genellikle jeo-fiziksel veriler biyo-fiziksel veya ekolojik verilere göre daha yoğunluktadır. Bu veriler kurak alanlarda insan ile ilişkili verilerden de daha fazladır.Uydu esaslı ölçümler ile çevresel değişkenlere ait birçok veri rutin bir şekilde toplanabilmektedir. Ancak sosyal, politik veya ekonomik değişkenlerin çoğunluğunu bu teknikler ile elde etmek mümkün değildir. 1980’li yılların ortasında bu yana uydu görüntüleri ile küresel ölçekte veri toplanabilmesine rağmen bu verilerin çözünürlükleri genelde oldukça kabadır. Yakın zamana kadar yüksek çözünürlüklü Landsat MSS ve TM gibi veri toplayıcıları bulunmuyordu.Bitki örtüsü ve arazi kullanımındaki uzun süreli trendler hem eski değişimler hem de amenajmanın etkinliklerinin görülmesi açısından önemli indikatörlerdir. Eski arşivlerin incelenerek geçmiş ile ilgili daha detaylı bilgi edinip hali hazırdaki değişimleri anlamak ve planlama ve sürdürülebilir amenajmanı destekleyecek yeterli izleme kapasitesini sağlamak ve geliştirmek için gereklidir. Bu iki aktiviteye öncelik verilmeli, yakın zamandaki bilimsel gelişmelerden tam olarak faydalanılmalı ve var olan en iyi bilimsel yaklaşımlar uygulanabilmelidir.Uydu esaslı platformlarda bulunan çeşitli uzaktan algılama cihazları ile kayıt edilen veriler ile lokal surveylerden elde edilen verileri tek bir bilgi işletim sistemi içerisine entegre edebilmek önemli bir bilimsel ve teknik problemdir. Veriler çoğunlukla onu kullanacak insanların kolaylıkla ulaşabilecekleri uygun bir biçimde arşivlenmemektedir. Bazı durumlarda fiziksel bozulma, savaş ve diğer nedenlerden dolayı tutulan anahtar kayıtlar ve arşivler kaybolabilmektedir.Tarihi dönemlerde elde edilen verilerin sayısallaştırılması, arşivlenmesi ve kullanılabilir hale getirilmesi gerekir. Özellikle bilgilere ulaşım ile ilgili sıkıntılar yaşanmaktadır.Ölçümler ile ilgili standartlar, iyi uygulamalar, ortak birimler, referans protokolleri ve kalite kontrol prosedürleri, evrensel birimler ve açık veri politikalarında genellikle noksanlıklar vardır. Bu durum, verilerin ve ürünlerin değişim, yorumlanma, geçerlilik ve kullanımını engellemektedir. Proje kapsamında arazi bozulması ve çölleşmenin izlenmesinde MEDALUS modeli Dicle havzasına modifiye edilecektir. Medalus modelinin Akdeniz iklimi dışındaki bölgelerde kullanılabilirliği ancak modelin modifikasyonu ile mümkündür. Bunun için öncelikle Dicle Havzasında belirlenen çalışma alanında mevcut verilerden de yararlanılarak yeni yapılacak arazi çalışmaları ile toprak özellikleri, topografya, iklim, arazi kullanım şekli ve bitki örtüsüne ait veriler belirlenecektir. Bu amaçla toprak, topografya, arazi örtüsü ve iklimdeki yüksek uzaysal/zamansal değişkenlik dikkate alınarak jeoistatistik, bulanık mantık (fuzzy logic) ve coğrafi bilgi sistemleri (CBS) gibi yöntemlerden yararlanılacaktır. Ayrıca MEDALUS modellinde kullanılacak indikatörlerin tanımlanmasında yararlanılacak parametreler PCA (Temel Bileşenler Analizi) yöntemi kullanılarak belirlenecektir.         MEDALUS Modeli ve Çölleşmeye Hassas Alanların Belirlenmesi Kurak ve yarı kurak arazilerin çoğunluğu bir dizi doğal (biyo fiziksel) ve insan kaynaklı faktörlerin etkileşiminden dolayı arazi bozulması ve çölleşmeden etkilenmektedirler (Ladisa vd., 2012). Bitki örtüsünün zayıflığı, bitki örtüsünün kuraklığa dayanıklılığının düşük olması, dik eğimler ve ana materyalin erozyona uğrama potansiyelinin yüksek olması gibi nedenlerden dolayı bir kısım araziler düşük yağış ve ekstrem olaylara karşı oldukça hassastırlar. Özellikle kurak ve yarı kurak iklime sahip bölgelerde, doğal ve antropojenik indikatörlerin etkileşimlerinden dolayı çölleşme riski oldukça yüksektir (Winslow vd., 2011). İklim ve topografya bakımından marjinal olan araziler, arazi kullanım şekline bağlı olarak yüksek hassasiyette olabilirler. Örneğin; ana materyalin kil ve kireççe zengin olduğu tepelik arazilerde toprak işleme ile yapılan bitkisel üretim çölleşme için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca uzun yıllar yüzey akışı ve erozyon problemlerine neden olabilecek yangın riski bulunan alanlar ve taban suyunun yükselme riskinden dolayı tuzluluk ve toksiklik problemlerinin görülebileceği taban (taşkın) arazileri kendilerine has özel nedenlerden dolayı çölleşmeye hassas olan arazilerdir. Günümüze kadar çölleşme riskinin belirlenmesi ve haritalanmasını hedefleyen çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiş ve çeşitli modeller geliştirilmiştir (Salvati ve Zitti, 2005). Vogt vd. (2011), geliştirilen bu modellerin karşılaştırmalarını yaparak, avantaj ve dezavantajlarını sıralamıştır. Akdeniz ülkelerinde çölleşmenin olumsuz etkilerini araştırmak ve önlem almak amacıyla 1999 yılında 10 ülkeden ve 31 gruptan oluşan Çevre Programı içerisinde MEDALUS (Mediterranean Desertification And Land Use – Akdeniz Çölleşme ve Arazi Kullanımı) projesi gerçekleştirilmiştir. Bu projede kullanılan yöntemde, iklim ve arazi kullanımı sonucu çölleşme tehlikesi altında bulunan hassas alanların belirlenmesi amacıyla çevresel hassas alanlar indeksi (ESA, Environmental Sensitive Areas – Çevresel Hassas Alanlar Indeksi) geliştirilmiştir. Bu kapsamda belirlenen alanların her birinin çölleşmeye olan hassasiyeti çeşitli nedenlerle farklılık göstermektedir. ESA indeksi içerisinde biyo-fiziksel (iklim, toprak kalitesi ve bitki örtüsü) ve antropojenik (arazi kullanımı ve nüfus yoğunluğu vb) faktörlerin göstergeleri olan çeşitli değişkenler dikkate alınmaktadır (Salvati ve Zitti, 2005; Zehtabian vd., 2006; Fozooni vd., 2012; Ladisa vd., 2012). ESA indeksi arazilerin bozulmaya hassasiyetlerinin düzeyini gösteren ve zamanla değişiminin takip edilebileceği bir erken uyarı göstergesi olarak algılanabilir. Çeşitli ESA tipleri daha ileri düzeyde bozulmalara direnci tespit etmeye yardımcı olacak veya arazinin belirli kullanımlara uygunluğunu destekleyecek anahtar göstergeler kullanılarak ayırt edilebilir ve haritalanabilirler. Kosmas vd. (1999), Akdeniz İklimine sahip alanlarda bölgesel ve ülkesel ölçekte ESA’ların tanımlanmasında kullanılabilecek anahtar göstergeleri toprak kalitesi, iklim, bitki örtüsü ve amenajman (stres yapıcı göstergeler) şeklinde dört genel sınıfa ayırmışlardır. Bununla birlikte modelin farklı coğrafi koşullarda çölleşmeye neden olabilecek farklı indikatörleri de dâhil edebilecek şekilde esnek olduğunu da belirtmişlerdir. MEDALUS modeli bugüne kadar Akdeniz havzasındaki bir çok ülkede hem lokal hem de daha geniş ölçekli alanlarda test edilmiş ve iyi neticeler alınmıştır (Kosmas vd., 1999; Geeson vd., 2002; Arar vd., 2009; Contador vd., 2009; Benabderrahmane ve Chenchouni, 2010). MEDALUS modeli, arazi bozulması ile ilişkili olan toprak erozyonu, tuzluluk, sıkışma, kaymak tabakası gibi spesifik bir işlem üzerine yoğunlaşmamakla birlikte, potansiyel arazi bozulmasına yol açabilecek farklı faktörlerin sinerjik etkilerini sayısallaştırabildiğinden (Salvati ve Zitti., 2009)vebasit, kolay anlaşılabilir, çok geniş alanlara uygulanabilir bir yöntem olduğundan son yıllarda ESA yaklaşımı ile birlikte Akdeniz iklimi etkisindeki bölgelerin dışında kalan kurak ve yarı-kurak iklime sahip bölgelerde (Güney Doğu İspanya (Hooke vd., 2005), Güney batı İspanya (Contador vd., 2009), Kuzey Afrika (Bakr vd., 2012) ve Orta Doğu ülkelerinde (Farajzadeh ve Egbal, 2007; Ali ve El Baroudy, 2008; Fozooni vd., 2012)) bozulmaya hassas alanların tespit edilmesi amacı yönteme yeni indikatörler entegre edilerek başarılı bir şekilde kullanılmıştır. Farklı ekolojilerde MEDALUS modelini kullanan araştırmacılar (Farajzadeh ve Egbal, 2007; Bakr vd., 2012) çalışılan bölgelerde daha fazla sayıda indikatör ve ilişkili parametre kullanıldığında çölleşmeye hassas alanların daha doğru bir şekilde belirlenebileceğini rapor etmişlerdir. Farajzadeh ve Egbal (2007), Akdeniz iklimine göre daha farklı yağış ve vejetasyona sahip ortamlarda MEDALUS modeli ile hassas alanlar belirlenmek istendiğinde indikatör ve parametre eklemenin yanında, skorlamada kullanılan eşik değerlerin ve indikatörlerin ağırlıklarında da değişiklik yapılması gerektiğini belirtmişlerdir. Proje kapsamında MEDALUS’un Dicle Havzasına modifikasyonu; yeni indikatörlerin ve indikatörlerin tanımlanmasında kullanılan parametrelere yeni parametrelerin ilavesi ve var olan ancak çalışma alanı için uygun olmayan parametrelerin çıkarılması, modeldeki skorlamaların bulanık mantık kullanılarak yapılması ile gerçekleştirilecektir. Ladisa vd. (2012)’da Güney Doğu İtalya’da Apulia bölgesinin çölleşme riskini belirlerken MEDALUS modeline bölgeye özel çevresel özellikleri ve arazi kullanım planlaması ve kontrol tedbirleri ile ilişkili sosyo-ekonomik parametrelerden oluşan yeni indikatör setlerini dâhil etmişlerdir. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen ülkemizde MEDALUS modeli kullanılarak yapılan çalışma sayısı oldukça sınırlı sayıdadır.  Bayramin (2003), Beypazarı ilçesi sınırlarındaki toprakların toprak kalite indekslerini belirlemek amacı ile yöntemi herhangi bir ilave indikatör veya parametre kullanmadan uygulamıştır ve ABD Toprak Taksonomisi esas alınarak hazırlanan seri düzeyindeki toprak haritasını kullanılarak MEDALUS’un toprak kalitesi indekslerinin belirlenmesinde coğrafi bilgi sistemleri ile birlikte başarılı bir şekilde kullanılabileceğini rapor etmiştir. Dindaroğlu (2013), yaptığı çalışmada ise toprak kalitesi indikatörleri değerlendirilirken MEDALUS modelinde yer alan ana materyal, toprak tekstürü, eğim, toprak derinliği, drenaj ve taşlılık gibi özelliklerin dikkate alındığını rapor etmiştir. Çölleşmenin belirlenmesi ve haritalanmasında MEDALUS modeli, FAO-UNEP ve ICD (Iranian Classification of Desertification – İran Çölleşme Sınıflaması) gibi diğer bilinen modeller ile rahatlıkla karşılaştırılabilmekte ve farklı ekolojiler için adapte edilebilmektedir (Sepehr vd., 2007;Bakr vd., 2012). Bununla birlikte, İran’da yer alan çöllerin doğal ve antropojenik özelliklerini dikkate alarak geliştirilen ICD gibi modeller sadece geliştirildikleri ekolojilere uygulanma potansiyeli gösterirken MEDALUS modeli birçok farklı alana uygulanabilir özelliktedir. Ayrıca MEDALUS modeli ile elde edilen ağırlıklı katmanlar Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak rahatlıkla haritalanmaktadır (Geeson vd., 2002;Kosmas vd., 1999).   Arazi Bozulması ve Çöleşmenin İzlenmesi Arazi bozulması ve çölleşme birçok ülkede tarımsal üretimi tehdit ettiğinden bunlarla mücadele neredeyse her ülke için öncelikli konular arasına girmiştir (UNCCD, 2008). Ancak doğal ve insan kaynaklı faktörler arasında devam eden karmaşık ve birbirleri ile ilişkili işlemlerden dolayı, arazilerin bozulmaya veya çölleşmeye olan hassasiyetlerini belirlemek oldukça zordur. Bu zorluğuna rağmen, son yirmi yıl içerisinde bir çok araştırmacı bozulmaya hassas olan toprak özelliklerini belirlemek ve farklı mekansal ve zamansal ölçeklerde bu özellikleri haritalamak için çalışmalar yürütmüşlerdir (Trisorio-Liuzzi ve Hamdy, 2002;Brandt vd. 2003; Contador vd., 2009). Arazi bozulması çalışılırken tavsiye edilen yöntemler genelde arazi ziyaretleri ve uzaktan algılama teknolojilerinin kullanımıdır. Arazi ziyaretleri ile değerlendirme yöntemi ile uzaktan algılama karşılaştırıldığında uzaktan algılama daha az masraflı, daha kısa süre gerektiren ve arazi bozulmasının haritalanmasında daha avantajlıdır (Gao ve Liu, 2008). Arazi bozulmasının uzun süreli trendlerini izlemek ve arazi bozulmasının şiddetini belirlemek için en ideal olanı farklı zamanlara ait uzaktan algılama verilerinin kullanımıdır. Farklı zamana ait uydu görüntülerinde farklı zamanlardaki arazi örtüsünün spatial değişimlerinin karşılaştırılması ile önemli bilgiler edinmek mümkündür (Geymen ve Baz, 2008). Çölleşmenin kontrol edilmesi ile ilgili tedbirlerin adapte edilebilmesi için öncelikle çölleşme göstergelerinin veya erken uyarı sinyallerinin tanımlanması ve zaman içerisindeki değişimlerinin izlenmesine gereksinim vardır. Bu amaçla arazi örtüsünün değişimi, biyoçeşitlilik, toprak verimliliği gibi biyo-fiziksel, ürün miktarında, işletme gelirlerinde ve pazar etkinliğinin azalması gibi ekonomik, kırsaldan şehirlere göçün artması, nüfusun yapısının değişimi, toplumda dayanışmanın azalması, sağlığın kötüye gitmesi, işsizlik oranının artması gibi sosyal ve devletin gücünün azalması ve göçler ile ilgili anlaşmazlıklar gibi politik göstergeler yaygın olarak kullanılmaktadır (Vogt vd., 2011; Baartman vd., 2007; Hui vd., 2008). Arazi bozulması veya çölleşmenin izlenmesi ise arazi etüdleri, veri tabanlarında kayıtlı olan bilgiler ve uzaktan algılama teknolojileri yardımı ile bilginin bir araya getirilmesi ile gerçekleştirilebilir (Vogt vd., 2011). Çölleşme en azından bir kaç insan nesli boyunca geri dönüşümsüz bir süreç olarak düşünülse de, artık kalıcı olarak “çöl” tabir edilen seviyeye ulaşmadan sistemi uzun sürede geriye döndürmek için bir kısım tedbirlerin alınması mümkündür. Bunu gerçekleştirebilmek için ise tipik olarak hem biyo fiziksel hem de politik ve sosyo ekonomik çözümler kullanılmaktadır (D’Odorico vd., 2013). Proje kapsamında, çölleşmeye hassas alanların belirlenmesi amacı ile kullanılacak olan MEDALUS modeli de hem biyofiziksel hem de sosyo-ekonomik indikatörleri dikkate alması bakımından önemlidir.   Sosyal, Ekonomik ve Politik Faktörlerin Sürdürülebilir Arazi Amenajmanı Üzerine Etkilerinin Belirlenmesi ve İzlenmesi Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Konseyinin “çölleşme ile mücadele” hedefinin gerçekleşmesi için kurak ve yarı kurak alanların sadece biyo-fiziksel durumunun belirlenmesi değil aynı zamanda çölleşmeye neden olan sosyo ekonomik nedenlerinde hassasiyetle belirlenmesi gerekmektedir. UNCCD’nin 2008-2018 yılları için stratejisi temel olarak kurak arazilerin hali hazırdaki durumları ve arazi koşullarının nereye meyilli olduğunun belirlenmesi şeklindedir. Bu 10 yıl içerisindeki stratejisi hiyerarşik olarak “stratejik amaçlar”, bu amaçlar içerisinde “beklenen etkiler” ve bu etkilere neden olan “indikatörler” etrafında yoğunlaşmaktadır. Bununla birlikte Avrupa Çevre Ajansı tarafından geliştirilen Sebep-Baskı-Durum-Olumsuz Etki-Tepki (DPSIR) çerçevesi (Smeets ve Weterings, 1999), Milenyum Ekosistem Değerlendirmesi (MA, 2005) ve Reynolds vd., (2011) tarafından geliştirilen Kurak Alan Gelişim Paradigması insan ve çevrenin ortak etkileşimlerine vurgu yapmaktadır. İnsan etkisine etki eden faktörleri ise sosyo ekonomik ve politik faktörler (destekler, alt yapı, eğitim gibi) olarak sıralamaktadırlar. Çölleşme/arazi bozulumu üzerine biyo-fiziksel ve sosyo-kültürel (üreticilerin demografik yapıları, arazi varlıkları ve nev’i, üretim deseni, toprak işleme alışkanlıkları, sulama alışkanlıkları, hayvan sayıları, bölgenin nüfus yoğunluğu gibi) birçok etmen bulunmaktadır. Özellikle sosyo-kültürel faktörlerin etkilerinin ortaya konulduğu çalışma sayısı çok az/sınırlıdır. Güneş (2010) tarafından Konya/karapınar ve Eskişehir/Keskin ilçelerinde 2007 yılında toplam 310 kişi ile yapılan anket çalışmasında, köylülerin çölleşmeye karşı bilgi, tutum ve davranışları incelenmiştir. Güneş (2011) tarafından yapılan bir diğer araştırmada, Konya-Karapınar ilçesinde yapılan anket çalışmasının sonuçları, çölleşme risk bölgelerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan hanelerin sosyo-ekonomik yapılarının sürdürülebilir geçim açısından önemli sınırlılıklara sahip olduğunu gösterdiği tespit edilmiştir. Bu proje kapsamında, gerek var olan veri tabanlarının derlenmesi ve çalışılan alanlarda gerçekleştirilecek anketlerden elde edilecek veriler ile arazi bozulmasının sosyo-ekonomik nedenleri de belirlenmeye çalışılacaktır. Doğal Kaynakların Korunması, rehabilitasyonu, yönetimi, kırsal fakirlik ile mücadele, bilgi ve bilinç oluşturma, sürdürülebilirlik ve küresel fayda oluşturma hedeflerini içeren entegre yaklaşımın çölleşme ile mücadelede çok önemli bir yeri bulunmaktadır.  Çölleşme ile mücadele için, aynı anda hem arazinin verimliliğini iyileştirmek, hem de arazi ve su kaynaklarının rehabilitasyonunu, korunmasını ve sürdürülebilir yönetimini sağlayarak özelikle yerel topluluklar düzeyinde yaşam koşullarının iyileştirilmesi üzerinde odaklaşan uzun dönemli stratejilerin uygulanmasını göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu stratejilerin geliştirilebilmesi için ise, proje kapsamında elde edilecek verilerin ve oluşturulacak güncelenebilir veri tabanlarının varlığına gereksinim bulunmaktadır.

Önerilen projenin amacının, konusunun ve kapsamının ilgili COST Aksiyonu’nun Ortak Niyet Beyanı (MoU) ile ilişkisi, aksiyonun çalışma alanı ile ne kadar uyumlu olduğu, çalışılması düşünülen konunun aksiyonun hangi çalışma paketlerini kapsadığı ayrıntılı olarak açıklanmalıdır.

Aksiyonun temel hedefi, yarı kurak bir bölgede yer alan Dicle havzasında arazi bozulması ve çölleşmeye hassas alanların belirlenmesi ve çölleşme durumlarının izelenebilirliği için veri tabanının oluşturulmasıdır. Yarı Kurak bir iklime sahip Dicle Havzasında arazi bozulması ve çölleşmenin belirlenmesi ve İzlenebilirliği için projede hedeflenen amaçlar genel olarak aşağıda sıralanmıştır. Çevreye duyarlı olan ve Akdeniz Bölgesi iklimi için oluşturulan MEDALUS modelinin farklı iklim, biyofiziksel ve sosyo-kültürel yapıya sahip Dicle Havzası için modife etmek ve adaptasyonunu sağlamak. Arazi bozulması ve çölleşme ile mücadelede cografi bilgi sistemleri kullanılarak toprak, iklim, bitki örtüsü ve sosyo kültürel özelliklere ait haritalar oluşturmak.Bölge çiftçilerin arazi bozulması, çölleşme ve toprak kalitesinden ne anladıklarını ortaya koyacak anketler düzenlenecektir. Böylece proje sonuçlarıyla ortaya konan toprağın fonksiyon gösterme kapasiteleri ile çiftçinin toprak kalitesine bakış açısı karşılaştırılacaktır. Elde edilen anket sonuçları dikkate alınarak çiftçinin arazi bozulması, çölleşme ve toprak kalitesi algısını doğru bir şekilde yönlendirecek broşür ve posterler hazırlanacaktır. Ayrıca bölgesel anlamda arazi bozulması ve çölleşme ile mücadele etmek ve sürecin izlenmesi için veri tabanı oluşturulacaktır. Amaçlardan da anlaşılacağı üzere projenin temel konusu, küresel ısınma sonucu oluşan iklimsel değişimler ve insanların faaliyetleri sonucunda artan toprak bozulması, erozyon, çölleşme, organik madde kaybı, toprak verimliliği ve üreretkenlikteki azalmalar, kimyasal ve ağır metallerle toprakların kirlenmesi ve toprak kalitesinin bozulmasıyla hava ve su kalitesinin bozulması gibi olumsuzlukların belirlenmesi,  izlenmesi ve bölge halkının arazi bozulması ve çölleşme konusunda bilinçlendirip gerekli önlemlerin alınmasıdır. Dolayısıyla proje “Kurak Arazilerin Eski Haline Getirilmesi (Restorasyonu) ve Çölleşme İle Mücadele: Kurak Araziler ve Çöl Restorasyon Merkezinin Kurulması” başlıklı COST Action ES1104 ile uyumludur. Projemiz COST aksiyonun Ortak Niyet Beyanında (MoU) belirtilen ÇG1, ÇG2, ÇG4 ve ÇG5’in ilgi alanları ile ilişkilidir. ÇG1’de arazi bozulmasına ve çölleşmeye neden olan faktörlerin gözden geçirilmesi, ÇG2’de arazi kullanım planını destekleyecek ve suyun uygun ve etkin şekilde kullanılmasının sağlanılması, ÇG4’de arazi kalitesinin sürdürülebilirliği ve yönetimi ve ÇG5’te ise veri tabanı oluşturularak bilgi alışverişi ve günecelenebilirliğini sağlanması konularında Cost aksiyonun odak noktaları arasında yer almaktadır.